
JP Morgan varlık yönetim şirketi, “Uzun Dönem Sermaye Piyasası Varsayımları” başlıklı öngörü raporunun 26’ncısını yayınladı. Dileyen okurum rapora buradan erişebilir. Doğrusu rapordan, okuduğum bir yazıda ismi geçince haberim oldu. Meraklı biri olduğum için göz atmak istedim. Belki yeni bir şeyler öğrenebilirdim. Nitekim ilgimi çekince biraz daha ayrıntılı inceledim. Çünkü uzun süredir aklımda olan soruları sistematik bir biçimde ele almışlar ve 136 sayfalık çok ayrıntılı bir rapor hazırlamışlar. Eh benim gibi meraklı küçük yatırımcı için bu rapor bir hazine! Teşekkürler JP Morgan. 🙂 Bu rapor aslında getiri arayan yatırımcı gözüyle sermaye piyasalarının 2022’de nasıl gelişeceğini öngörmeye çalışıyor. Ama tespitler ve ima ettikleri şeyler ilginç. Bu kapsamda, önemli bulduğum hususları sizlerle paylaşmaya karar verdim. Umarım faydalı olur.
Rapor hakkında biraz önbilgi

Ticari şirketler niye böyle ayrıntılı çalışma yapıp bedava halka sunarlar? Varlıklı bireylerin paralarını yönetmeye talipler. Raporda bir pazarlama çalışması. Varlıklı derken bordro mahkumlarının mütevazi tasarruflarından bahsetmiyorum tabi. 🙂 Neyse, 17 farklı para biriminde 200’den fazla finansal varlığın getirilerine yoğunlaşmışlar. Pandemi sonrası Dünya ekonomisinin durumunu incelemişler. Olguları tespit etmişler. Ardından 10-15 yıllık bir yatırım vadesiyle hareket eden yatırımcılar için makul bir risk altında nispeten ‘iyi’ bir getiri nasıl elde edilebilir sorusuna cevap aramışlar. Uzatmadan JP Morgan ne diyor ona bakalım.
JP Morgan pandeminin küresel ekonomiye hasarı sınırlı diyor
Rapor, 2022 yılında küresel ekonomi için cari fiyatlarla %3,3‘lük bir büyüme öngörüyor. Enflasyon tahmini ise %1,8. Yani şirkete göre dünya ekonomisi reel bazda %1,5 büyüyecek. Ayrıca, Covid-19 pandemisinin ekonomi üzerindeki ilk baştaki yıkıcı etkilerinin artık gözlenmediği raporda yazıyor. Yatırımlar ve emek verimliliğindeki artış ücretlerdeki artışı destekliyor. Uzun dönem ekonomik büyüme trendi pandemi öncesinden çok da farklı değil diyor şirket. Öte yandan raporda hükümetlerin pandemi ile başa çıkmak için izledikleri genişlemeci para ve maliye politikalarının etkilerinin daha kalıcı olacağı savunuluyor. Şirket, cesaretlenen hükümetlerin önümüzdeki yıllarda kamu yatırımlarını yüksek tutacağı kehanetinde bulunuyor. Ayrıca, artan kamu harcamalarının sermaye kazancı vergisinin artırılması ile karşılanması riskine dikkat çekiliyor.
Enflasyon riski var ama büyütmeye gerek yok
JP Morgan, dünya ekonomisinin makul bir büyüme oranı ve daha yüksek bir enflasyon patikasına yerleştiğini savunuyor. Enflasyondaki kısmi yükselişin hisse senetleri fiyatlarını destekleyeceğini belirtiyor. Öte yandan rapora göre izlenen politikaların maliyeti tahvil sahiplerine yıkılmış durumda. Merkez bankalarının para arzını artırmalarının ABD hazine tahvillerinin ve şirket tahvilllerinin getirilerinin rekor düzeyde aşağıya düşmesine neden olduğunun altı çiziliyor. Yani tahvil sahipleri bu işten zararlı çıkıyor. Artan enflasyonla birlikte FED’in politikasına bağlı olarak tahvil getirilerinin de zamanla yükseleceği öngörülüyor. Tabi bu durum gelişmiş ülke tahvil sahipleri için daha fazla zarar demek. Halihazırda, gelişmiş ülkelerde tahvil getirileri enflasyonun altında. Eninde sonunda reel getiri oranlarının pozitif olacağı öngörülüyor. Ancak JP Morgan’a göre bu süreç yıllar alacak. Bu arada yüksek enflasyon konusundaki düşüncelerimi bir önceki yazımda ayrıntılı olarak anlatmıştım. Merak edenler göz atabilir.
Hisse senetlerinin getirisi fena değil

S&P 500 tarihi zirvelerini görmeye devam ediyor. Doğal olarak çok sayıda yatırımcı sağlam bir düzeltmeden veya bir ayı piyasasından endişe ediyor. Yani, fiyatların uzun dönem ortalamasına geri dönmesinden. Ancak, JP Morgan bu endişeleri paylaşmıyor. Piyasa değeri büyük ABD hisse senetleri için ortalama %4,1; Avro bölgesi hisse senetleri için ortalama %5,8 ve gelişmekte olan piyasa senetleri için %6,6’lık bir getiri oranı beklentisi var. Şirket, bu beklenti için birkaç gerekçe sunuyor. Öncelikle, tahvil getiri oranlarının tarihi düşük seviyelerde olmasının şirket değerlemelerinin yüksek olmasına olanak sağladığını söylüyor. İkinci olarak, şirketlerin sermaye yapısının geçmişe göre farklılaştığını ve şirketler açısından borsaların yeni girişimleri finanse etmekten ziyade paydaşlara yatırdıkları sermayeyi geri döndürmeyi amaçladıkları bir yer haline geldiği savunuyor. Bu ikinci gerekçenin ne anlama geldiğini doğrusu çözemedim. 🙂 Anlayan varsa aşağıda açıklasın lütfen. Neyse, bu gerekçelerle şirket değerlemelerinin aşırı olmadığı ve hisse senetlerinin azalsada önemli bir getiri sağlamaya devam edeceği öngörülüyor.
JP Morgan: %7’lik getiri için daha fazla risk alınmalı

Son 20-30 yıldır %60 hisse senedi %40 tahvil içeren portföy ile yatırımcılar rahatlıkla yıllık %7 ve üzeri getiri sağladılar. Bu strateji, hisse senetleri ile tahviller arasındaki yüksek negatif korelasyon ile mümkün oldu. Yani hisse senetleri fiyatları artarken tahviller ucuzladı. Tahviller değerlenirken de hisse senetleri ucuzladı. Yatırımcılar, yeniden dengeleme yaparak getiri oranlarını artırdılar. Ancak, ABD’de tahvil getirileri ve faiz oranları 1980’li yıllardan itibaren sürekli azaldı. Artık gidecek yer kalmadı. Mevcut durumda da bu negatif korelasyon ilişkisinin korunup korunmadığı bir soru işareti. Nitekim, JP Morgan’a göre bu ilişki bozulmuş durumda. Dolayısıyla, şirkete göre %7 ve üzeri getiri arayan yatırımcılar portföylerindeki varlık tahsislerini değiştirmeleri gerekiyor. Daha fazla risk almak zorundalar. Örneğin daha yüksek getirili tahvillere yönelmek veya genel olarak alternatif yatırım araçları ile farklı coğrafyalara yönelmek bir seçenek olarak sunuluyor. Alternatif yatırım araçları ne derseniz özel borç ve sermaye yatırımları ile reel yatırımlar (gayrimenkul, altın ve değerli metaller vb.) raporda sayılmış.
Sonuç olarak
Geleceği bilmenin olanaksız olduğunu her fırsatta söylüyorum. JP Morgan’ın öngörüleri de ne kadar tutar bilinmez. Ancak, insanlar merak ettiği için müşteri arayan bu tür firmalar da ellerine kristal küreyi alıyorlar. 🙂 Yine de bu raporlar güzel bilgiler içeriyor ve bazen ufkunuzu da açabiliyor. Bu yönüyle raporu konu özelinde ara ara incelemeye devam edeceğim. Önemli noktalarını ise size özetlemeye çalıştım. Umarım keyif almışsınızdır.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere sağlıcakla halın.
Okuyucularıma Not
Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.
Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee
Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.

Elinize sağlık, çok güzel bir özet olmuş. Yıl sonu yaklaşırken ve geleceğe yönelik planlar yaparken bu özeti ve bağlantıda sunduğunuz metnin tamamını okuyacağım. Bu arada “Hisse Senetlerinin Getirisi” için görüş sormuşsunuz ve kendimce raporun o bölümünden anladığımı şöyle özetleyebilirim:
Geçmişte girişimleri finanse etmek için halka arzlara başvurularak piyasadan sermaye tedariki sağlanırdı. Artık şirketler “değere” önem verdikleri ve sahip çıktıkları için kendi hisselerinde geri alımlar yapıyorlar. Bu da hem hisse senedi yatırımcıları için artan getiri hem de şirketlerin hisse senetleri fiyatları için bir destek oluyor ve yeni yatırımcılar için de bir güvence oluyor. Yazının o kısmına ilişkin benim yorumum bu şekilde.
Katkınız için teşekkürler Ergun Bey. Açıklamanız da tatmin edici gözüküyor. Şirketlerin piyasa değerlerini maksimize edecek şekilde hareket etmeleri (hisse geri alımı gibi) fiyat-kazanç oranlarının tarihsel ortalamalara kıyasla biraz daha yüksek olmasını sağladığını ima ettikleri sonucu çıkıyor. Umarım doğrudur. 🙂 Selamlar.
morgan Stanley sp500 de düşüş beklediğini söylüyor
https://www.reuters.com/business/morgan-stanley-sets-end-2022-sp-500-target-4400-2021-11-15/
Genel görüş gelecek on yılda hisse senetleri getirilerinin eskisine kıyasla düşeceği yönünde. Bakalım haklı çıkacaklar mı? 🙂
john bogle “nobody knows nothing”
https://www.youtube.com/watch?v=fLCfkmaqI6k
bu yüzden NRA olarak herşeyi almak en iyisidir diye düşünüyorum ben kısıtlı bilgim ve araştırmamla. VWRD + AGGU
Ben yabancı piyasalar da yatırım konusunda vergi konusunu büyük risk olarak görüyorum.Bizim ülkemizde yaşanacak bir kur şoku malesef kur farkınında dolaylı yoldan vergilendirilmesi neticesinde ana para riski doğuruyor ( alış ve satış TL üzerinden dönüşüm yapılarak vergi hesaplandığı için.) Buna çözüm bulamadım.
Merhaba Uğur Bey;
Vergi konusunu çok araştırdım ve çeşitli çözüm yolları buldum. Doğrusu araştırıp öğrendikçe o kadar korkulacak bir durum olmadığını anlıyorsunuz. Henüz okumadıysanız aşağıdaki yazılara bir göz atın.
Vergi Sorunu ve Yurtdışı Piyasalara Yatırım
Maliyet hesabı: Vergi matrahı nasıl belirleniyor?
Maliyet Hesabı Yöntemleri ve Vergi Matrahı
Veraset ve İntikal Vergisi: Yurtdışı Yatırım
Gölge ETF ile Portföyü Yeniden Dengeleme
Sadeleştirme: Vergi Ödemeden Yurtdışı Varlık Satışı
Selamlar.
Çok teşekkür ederim. Emeklerinize sağlık.
🙂 Teşekkür ederim.