
Bu hafta aklıma öylesine takılan hususlarda yazmaya karar verdim. Türkiye’nin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki bilgisayarın başına oturduğumda ne yazsam bilemiyorum. Mesela Dolar/TL kuru yine 8,35 seviyelerinde dalgalanıyor. Kur konusunda yapılan tahminler TL’nin daha da değer kaybedeceği yönünde. Uluslararası Finans Enstitüsü’nden Robin Brooks’a göre kurun adil değeri 7,5 TL’den 9,5 TL‘ye yükselmiş. 🙂 Şaşırdım mı hayır. Bloğun ilk yazısından itibaren Türk Lirası’nın uzun vadede değer kaybedeceğini yazmıştım. Formül basit: popülizm (yapay olarak düşük tutulan politika faizi) = yüksek enflasyon = Türk Lirası’nın değer kaybı. Yani Türk Lirası’nın uzun vadedeki değer kaybı bir doğa kanunundan değil siyasi bir tercihten kaynaklanıyor. Çünkü kibarca söylemek gerekirse siyasi iradenin çıkarı ile toplumun uzun vadeli ekonomik çıkarı örtüşmüyor. Tabi davul ile tokmak tamamen siyasi iradede olduğu için kazanan hep siyasi irade. 🙂
Bordro mahkumunun eriyen geliri
Seçim döngüsünde koltuğu korumak için yapılan popülizmin maliyetini aylık maaşımın dolar bazında erimesiyle ödüyorum. Yani aslında bordro mahkumu olan her Türk vatandaşı ile birlikte ödüyorum diyelim. Örneğin, son 2 ay içerisinde maaşım dolar bazında %15,8 azalmış. Peki Türk Lirası değer kaybetmeye devam ederse maaşın durumu ne olacak? Örneğin Robin Brooks’un adil değerindeki gibi bir dolar 9,5 TL olursa? O zaman kayıp %26′yı buluyor. Ya uluslararası bir yatırım bankasının alaycı bir şekilde yıl sonu için telaffuz ettiği gibi 10 TL olursa? O zaman kayıp neredeyse %30. Gitti alım gücünüzün üçte biri… Peki alım gücünüz güneşin altındaki dondurma gibi erirken hala aynı tasarruf oranını koruyabilir misiniz? Ben koruyamam şahsen. Çünkü zaten lüks harcamalardan kaçınarak yaşıyorum. Tasarruf oranı düşerse finansal bağımsızlık hedefi de gitgide uzaklaşacak tabi ki. Çünkü finansal özgürlük portföyünüz belli bir eşik büyüklüğü aşana kadar tasarruf oranınız yatırımlarınızdan elde ettiğiniz getiri oranından daha önemli.
Büyüme mi gelir mi?
Portföyünüzü ya büyüme ya da gelir elde etme amacıyla tasarlayabilirsiniz. İkisi arasında genellikle ikilem vardır. Tahvil gibi az riskli, nakit akışı yüksek olan varlıkların değerlenme potansiyeli düşüktür. Öte yandan hisse senetleri daha riskli, nakit akışı daha düşük ama değerlenme potansiyelleri daha yüksektir. İdeal bir dünyada finansal bağımsızlık yolculuğunun birikim aşamasında portföyü büyüme amacıyla oluşturmak daha rasyoneldir. Yani nakit akışı az, daha riskli varlıklara (hisse senedi) ağırlık verilmesi mantıklıdır. Çalışma hayatı terkedileceği zaman portföyünüzü gelir elde etme amacıyla yeniden düzenleme seçeneğiniz var tabi. Ben birikim aşamasında olmama rağmen bir miktar nakit akışı elde etmeyi tercih ediyorum. Yani dünyanın bin türlü hali var, akmasa da damlasın diyorum. Ayrıca, piyasalarda çok ciddi bir düzeltme benim psikolojimi bozar. Öyle bir durumda nakit akışı ile kendimi avutmayı planlıyorum. 🙂 Neyse bakalım nakit akışım ne kadar olmuş?
Nakit akışım ne kadar?
Bu hafta itibarıyla nakit akışım yıllık 2.500 dolar civarında tahmin ettim. 8,35 * 2.500 = 20.982 TL ediyor. Yani aylık yaklaşık 1.750 TL. Bardağın dolu tarafına bakarsam evin faturalarını ve doğalgaz masrafını fazlasıyla karşılıyorum. Ayrıca, nakit akışımın %90,4’ü dolar bazında. Yani nakit akışı özelinde popülizme şerbetliyim. Bardağın boş tarafına bakarsam çocuğun kreş-bakım-ana okulu ücretini karşılamıyor bu meblağ. Üstelik alım gücümdeki erime şimdiden aylık nakit akışımın üzerinde… Eğer Türk Lirası yukarıda örnek verdiğim gibi değer kaybederse, portföyü tamamen gelir elde etme amaçlı tasarlasam bile oluşacak alım gücü kaybını yerine koyamıyorum.

Sonuç olarak
Coğrafya kaderdir klişesi an itibarıyla doğru görünüyor. 🙂 Ama finansal bağımsızlık hedefim konusunda umudumu kaybetmedim. Sadece bu ülkede bu iş gitgide zorlaşıyor. Bu gerçeği de sizlere söylemek zorunda hissediyorum kendimi. Tabi portföy büyüklüğünüz şimdiden belli bir eşiğin üzerindeyse önünüz daha açık. Merak eden varsa söyleyeyim: eşik değerimi şu anki portföy büyüklüğümün en az iki katı olarak tahmin ediyorum. Daha yuvarlak bir rakam vermek gerekirse 150.000 dolar. Bu noktaya şanslıysam 4-5 yıl sonra varabilirim. Yada daha radikal bir şekilde gelirinizi artırmanın yollarını arayacaksınız. Bu hafta biraz kötümserim galiba. Siz ne düşünüyorsunuz? Alım gücünüzün eridiğini hissediyor musunuz?
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
Okuyucularıma Not
Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.
Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee
Wise (eski adıyla TransferWise) hesabı ile yurtdışı aracı kurumlara düşük maliyetli para transferi yapmak için: Wise hesabı açın.
Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.

Maalesef benzer durumu deneyimliyorum ve düşüncelerim de sizinle paralel. Portföy performansımı dolar bazında ölçmeye elim gitmiyor. Sırf bu yüzden ülkemi terk edip yurtdışında çalışmayı tasarlamaya başladım. Geçmişte yurtdışında yaşama ve çalışma tecrübem var ve istemeye istemeye, sırf finansal özgürlük adına bu hamleyi tekrar yapmak durumunda hissediyorum. Çok acı.
Maalesef Emre Bey. Umarım ileride herşey daha güzel olur.
Yanlış siyasi kararların bedelini tasarruf yapan bizler ödüyoruz. 40-45 yaşında emekli olanlar, zararına verilen krediler, ucuza satılan doların maliyetini aynı oranda artmayan gelirimizle karşılamak durumundayız. Halk olarak pastanın üzerinden meyveleri yemek yerine daha büyük pasta yapmanın yolunu aramalıyız. Yoksa tüm ülke olarak hayalimiz büyük pastası olanların tabağını yıkamaya hayali olan bulaşıkcı olmak hedefimiz olur.
Merhaba Murat Bey,
Maalesef şimdilik durum bu. Umarım ileride her şey daha güzel olur. Selamlar.
Ben de alım gücümün azaldığını, maaşımın eridiğini iliklerime kadar hissediyorum, sabit maaşlı olarak kamuda çalışıyorum, zaten ülkedeki enflasyon oranı, asgari ücretlere yapılan zam ve kamuda çalışanlara yapılan zam oranları belli. Risk alıp kamudan ayrılıp, kendime bir iş kurmayı düşünüyorum. Bakıyorum da serbest meslek erbabı herkes en az bizim kadar kazanıyor zaten, tüm zorluklarına rağmen hem çalıştığım kadar kazanırım hem de maaşımdan verdiğim vergi oranına göre çok daha düşük vergi vergi veririm diye düşünüyorum. Denemeye değer..
iyi bir analiz yaptıktan sonra, hiç tereddüt etmeden girişimciler denizine atlayın derim. bol şans!
Merhaba,
yazınız için teşekkürler, karamsardan ziyade ihtiyacımız olan gerçeklik diyebiliriz. Bu şekilde kendimiz için acı reçeteyi yazmassak gelişmemiz daha zor olacak diye hissediyorum. Bu gerçeklere gözünü kapatmışlar içinse yapacak sanırım bir şey kalmadı.
Tüm bu durum üzerine Eurobond yatırımlarınızı ne kadar riskli görüyorsunuz? Sizce kasa eksi rezervdeyken devletin eurobond ödemelerini yapamama ihitmali var mı?
Son olarak tamamen bilmememden ve araştırmama rağmen bulamamandan kaynaklı; devletin eurobond ödemesini yapamaması durumunda eldeki eurobondlara ne oluyor?
İyi günler.
Rica ederim Deniz Hanım. Artık mevcut şartlarda elimizden gelenin en iyisini yapıp geçmek lazım diye düşünüyorum. Sorunuza gelince portföyümün hala %40’ı Eurobond. Şu an gelişmeleri izliyorum. Yakın bir zamanda ikinci bir satış yapmayı planlamıyorum. Ancak, yeni Erurobond’ta almıyorum. Yeni tasarruflarımı yurtiçi ve yurtdışı hisse senedi ve tahvillerde değerlendiriyorum. İkinci sorunuzla ilgili olarak aşağıdaki yazıma göz atabilirsiniz. Orada böyle bir durumda ne olacağı ile ilgili açıklamalar var. Selamlar.
Kredi Riski ve Eurobond Portföyüm
Hocam sizi tweeterdan ve burdan severek takip ediyorum, paylaşımlarınız için teşekkürler ederim. Genel olarak yatırım stratejileri iz benzemekte. Ben de sert bir düşüşte psikolojinin çok yıpranmaması için portföyümün belli oranını eurobondda tutmayı planlıyorum, şimdilik oran %14. Hisse senedi oranım %30larda. Önümüzde ki 2-3 yılda yurt içi ve yurt dışı makro gelişmeler sebebiyle eurobondların alım fırsatı verebileceğini düşünüyorum bu süreçte niyetim dolar birikimi yapıp 10 yıllık eurobond faizleri %8-9 civarına gelirse alım yapmaya başlamak. Yurt dışı nakit akışı sağlayan fon, hisse gibi yatırımlar içinse her seferinde çok yüksek diye düşünüp düzeltme olursa alım yaparım diye bekliyorum fakat bu gidişle fırsat vermeyeceğe benziyor ama bende sabırla bekleyeceğim 😀
Merhaba Orhun Bey;
İlginiz için teşekkür ediyorum. Siz de benim gibi gece rahat uyumak isteyen bir yatırımcıya benziyorsunuz. 🙂 Finansal bağımsızlık yolculuğunuzda başarılar diliyorum.