Pinti Değil Tutumluyum bir yaşını doldurdu!

Pinti Değil Tutumluyum geçtiğimiz günlerde bir yaşını doldurdu! Merhaba! başlıklı ilk yazımı 26 Ağustos’ta yayımlamıştım. O günden bu güne bu yazı ile birlikte 84 yazı yayımlamayı başardım. Bu siteyi kurarken haftada iki yazı yazmayı hedeflemiştim. Bu hedefin biraz altında kaldım. Yine de performansım hiç fena değil bence. Hastalık, aşırı yoğunluk, tatil vb. nedenlerle 52 hafta boyunca iki kez yazabilmek gerçekten çok zor. Ayrıca, doğruyu söylemek gerekirse araştırma ve inceleme içeren çalışmalar çok vakit alıyor. Bununla birlikte, yazılarımın orijinal olmasına ve okuyucularıma değer katmasına önem verdim. Yoksa yaptığım işin bir anlamı olmazdı. Şimdi yıl dönümü münasebetiyle geriye dönüp son bir yıl hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım sizlerle.

Pinti Değil Tutumluyum diyor ki tasarruf finansal bağımsızlığın temeli

Pinti Değil Tutumluyum isminden de belli olduğu üzere tasarrufun ve tasarruf oranının birikimin ilk aşamasındaki önemini vurgulamaya çalıştım. Türkiye şartlarında kariyer basamaklarını hızlıca çıkmak veya sık iş değiştirmek ve böylece gelirinizi artırmak ABD’de ki kadar kolay değil diye düşünüyorum. Tabi oyunu belli etik sınırlar içinde oynarsanız… Dolayısıyla ilk aşamada en kolay kontrol edilecek değişken harcama düzeyi. Harcamaları takip edip, ihtiyaç olmayan harcamalarınızı tespit edip elimine etmek kısa vadede en etkili yöntem tasarruf oranını artırmak için. Daha sonra gelirin artırılmasına odaklanılabilir. Kariyer basamaklarını tırmanmaya odaklanmak, girişimcilik veya ek iş bulma seçenekleri var gelir artırmak için.

Finansal bağımsızlık stratejim

Geçtiğimiz bir yıl içerisinde belki de yaptığım en önemli işlerden biri finansal bağımsızlık yolculuğunda izleyeceğim yatırım stratejisini netleştirmek oldu. Eurobond ve altın dışında Türkiye’de ki yatırım alternatiflerinin dolar bazında getiri oranları çok tatmin edici değildi. Bu nedenle yurtdışına açılmayı ve ETF satın alarak hisse senedi ve tahvil portföyü oluşturmayı stratejik amaç olarak belirledim. Bu konuları araştırırken bir yandan da Hazine Eurobond’ları alarak portföyümü oluşturmaya başladım. Dolar bazlı bir yatırım aracı olarak enflasyon ve kur riskine karşı koruma sağlaması, vergi avantajı olması, düzenli nakit akışı sağlaması nedeniyle Eurobond’lar portföyümün temel taşını teşkil ediyor şu an.

Yurtdışı piyasalara yatırım

Yurtdışı piyasalara yatırım yaparken önüme çıkan sorunları ve bulduğum çözüm yollarını Pinti Değil Tutumluyum sayfalarında sizlerle paylaştım. Pratik zorluk yurtiçi bir aracı kurumla mı yurt dışından bir aracı kurumla mı çalışmanın daha doğru olacağı üzerineydi. Şimdilik tercihimi yurtiçi aracı kurumdan (Gedik Universal) yana kullandım. İkinci zorluk vergilendirme üzerineydi. Hem yatırım yaptığım ülkenin hem de Türk mevzuatının konuyla ilgili hükümlerine aşina olmak gerekiyordu. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde karşılaştığım bu zorlukları aşmanın da yolunu buldum. Dolayısıyla, belirlediğim stratejiyi uygulamak için önümde bir engel kalmadı.

Yüksek enflasyon ve Borsa İstanbul

Yüksek enflasyonist ortam ve bunun yol açtığı sorunlar (Türk Lirasının değer kaybı gibi) bence Türk yatırımcısının ve finansal bağımsızlığın önündeki en büyük sorun. Doğal olarak, Pinti Değil Tutumluyum yayına başladığında ilk iki yazım para, enflasyon ve dolar/TL kuru üzerineydi. Yüksek enflasyon reel gelirimizi, alım gücümüzü ve tasarruf miktarımızı düşürüyor. Türk şirketlerinin büyümesini ve değerlenmesini önlüyor. Dolayısıyla, uzun vadeli baktığınızda Bist 100 endeksine yatırım yapan bir yatırımcının reel olarak para kazanamadığını görüyoruz. Bunu söyleyince pek çok kişi kızabilir gerçi. 🙂 Zira belli hisselere yatırım yapsaydınız şöyle kazanacaktın falan gibi argümanlar ileri sürecekler. Ancak, finansal bağımsızlık 30-40 yıl sizi destekleyecek bir portföy oluşturmak anlamına geliyor. On yıllar boyu her zaman çok kazandıran hisseleri seçip yatırım yapabileceğinizi düşünüyorsanız önünüzde saygıyla eğilirim. 🙂

Pandemi ve Pinti Degil Tutumluyum

Zaten yeterince sorun yokmuş gibi bir de pandemi vurdu dünya ekonomisini. 🙁 Benim hesaplar da şaştı tabi. Zira FED, Amerikan ekonomisini (ve siyasi elitlerini) kurtarmak için sınırsızca para basacağını ilan edince, %30 düşen S&P 500 hızla geri yükseldi ve ben dahil birçok yatırımcıyı hayret içerisinde bıraktı. Daha önce örneği görülmemiş bu volatilite yurtdışı yatırım konusundaki iştahımı biraz kaçırdı doğal olarak. Yalan yok: S&P 500 düşmeye devam etseydi çok sevinecektim. Ne var ne yok basacaktım S&P 500’e. 🙂 Kısmet değilmiş. Doğrusu, aşırı değerlenen Amerikan şirketleri ABD sermaye piyasalarında bir rejim değişikliğine işaret ediyor olabilir. Yani önümüzdeki on – on beş yılda S&P 500’ün ortalama yıllık getiri oranı, geçtiğimiz on-on beş yıldan çok daha düşük olabilir. ABD hazine tahvillerinin getirileri de öyle keza.

Sonuç olarak

Finansal özgürlük yolculuğumda ilginç ve çılgın bir yıl geçirdim diyebilirim. Pinti Değil Tutumluyum ile hikayemi sizlerle paylaşmak oldukça keyifliydi. Umarım deneyimlerim sizin için de keyifli ve faydalı olmuştur. Bakalım ikinci yıl bizlere ne gibi sürprizler hazırlayacak? Piyasalar bizi nasıl zorlayacak? Her ne olursa olsun, finansal bağımsızlık yolculuğuna devam!

Sağlıcakla kalın.

Copyright secured by Digiprove © 2020 Pintidegiltutumluyum