
Nakit akışını sağlamak aslında finansal bağımsızlığın ve erken emekliliğin temelidir diyebilirim. İster firma ister bireysel düzeyde olsun nakit akışını yönetemiyorsanız iflas edersiniz. Türkiye’de ki firmaların iflas etmelerinin en büyük nedeni nakit akışını sağlayamamalarıdır. Kişisel finans açısından da buzdolabımızı dolduran şey nakittir. İhtiyacımızı satın alır ve nakit para öderiz. Çok varlıklı olsak da içinde bulunduğumuz anda ödemelerimizi yapmak için nakdimiz kalmazsa kendimizi çok zor bir durumda bulabiliriz. Duvarları kemiremezsiniz demişti Alarko Holdingin kurucu patronlarından biri okulun kariyer günlerinde 21 yıl önce. O zamanda Türkiye derin bir ekonomik krizin pençesindeydi. Peki finansal bağımsızlık hedefimize 6 ay önce ulaşmış ve 2 ay önce kendimizi emekli edip, Covid-19 salgının ortasında bulsaydık acaba şimdi ne durumda olurduk? Portföyümüz ne kadar küçülürdü? Hayatta kalmamızı sağlayacak nakit akışı sağlar mıydı? Yada keşke ilave önlemler mi almış olsaymışım dermiydik? Bence bu soruları şimdi sormanın tam zamanı.

Kar payı yeterli bir nakit kaynağı mı?
Sosyal medyadan görebildiğim kadarıyla Türkiye’de finansal bağımsızlık ve erken emeklilik peşinde koşan çoğu kişi hesabını şirketlerin dağıttığı kar payı üzerinden yapıyor. Ancak, bu sene petrol fiyatlarının çöküşü nedeniyle Tüpraş kar payı vermedi örneğin. Tüpraş Borsa İstanbul’da yer alıp uzun süre istikrarlı bir şekilde yüksek kar payı dağıtan bir firmaydı. Bugün basında yer alan torba yasa tasarısında da 2020 yılında şirketlerin dağıtılabilir karlarının en fazla %25’ini dağıtabileceklerine dair bir madde yer alıyor. ABD sermaye piyasalarında da bu yıl çok sayıda şirketin kar payı dağıtmayacakları yönünde bir haber okudum.

Tabi, 2-3 ay önce şu an içimizde bulunduğumuz koşulları kimse hayal edemezdi. Dolayısıyla, sadece bir kaç firmanın dağıtacağı kar payları özelinde nakit akışına güvenerek emekli olmak oldukça riskli diye düşünüyorum. Riski azaltmak için portföyümüzdeki firma sayısını artırabiliriz tabi. Yada portföyümüzü bir güvenlik payı bırakarak finansal bağımsızlık için tahmin ettiğimiz rakamın önemli ölçüde üzerine çıkarabiliriz. Sistemik risk gerçekleştiğinde çoğu firma kar payı ödemelerini iptal edebilir bugünlerde olduğu gibi. Portföyü gereğinden fazla büyütmekte finansal özgürlüğe daha geç ulaşmak anlamına gelir. Bir diğer çözüm portföyde önemli bir miktar tahvile yer vermek olabilir.
Eurobond ve nakit akışı
Finansal bağımsızlık stratejimde Eurobond‘ların özel bir yer tuttuğunu çeşitli yazılarımda ifade etmiştim. 2018 yılındaki kur şokundan sonra yatırımlarımın dörtte üçünü Eurobond satın alarak gerçekleştirdim. Bu yatırımın sonucunda dolar bazında aylık 188 dolarlık düzenli bir nakit akışı sağlamış durumdayım şu an. Niyetim, bu nakit akışını Eurobond kupon gelirlerinin vergi alma sınırına kadar artırmak. Mevcut getiri oranlarıysa şu an gayet iyi. Aşağıdaki tablodan görüldüğü üzere Hazinemizin çıkardığı Eurobondların getiri oranı %8,5’un üzerinde! Diğer bir deyişle, paranızı dolar bazında 100/8,5 = 11,8 yılda ikiye katlıyorsunuz. Finansal bağımsızlık peşinde koşan biri daha ne isteyebilir ki?

Atalarımız para parayı çeker demişler. Çok haklılar. Türk bankalarının çıkardığı Eurobondlar’ın getirileri ise %10-%12 aralığına ulaşmış durumda! Tabi 200.000 dolar ve katları şeklinde satılıyor piyasada. Benim gibi küçük yatırımcının imkanlarının ötesinde. Ama zaten varlıklı iseniz küçük yatırımcıya nazaran %40’a kadar daha fazla getiri oranı elde edebilirsiniz. Yani kapitalizm zengini daha zengin yapıyor. Fakirseniz çukurdan çıkmanızı da bir o kadar zorlaştırıyor.

Yüksek getirinin bedeli
Dolar bazında bu kadar yüksek getiri oranının da bir bedeli var: daha fazla risk. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi bizim Hazine’nin çıkardığı tahviller çöp tahvil seviyesinde. Yani bizim devletin batma ihtimali, dünya üzerindeki çoğu devletten daha yüksek de diyebiliriz amiyane tabirle. Daha bir kaç saat önce okuduğum bir kaç yazı da bazı iktisatçılar siyasi iradenin önünde kalan seçenekleri IMF veya sermaye kontrolleri olarak sıralamışlardı. IMF olursa yatırımcı açısından iyi. Anaparanızı geri alırsınız büyük bir ihtimalle. Diğer olasılığı ise dillendirmek istemiyorum. Ben bu yüksek risk-getiri seviyesinden Eurobond alarak devletimizin batmayacağına ve borcuna sadık kalacağı lehinde bahse girmiş oldum aslında. Haklı çıkarsam dolar bazında, enflasyona dayanıklı ve düzenli bir nakit akışını ‘ucuza’ sağlamış olacağım. Yanılırsam köleliğe devam 🙂
Nakit akışı yönetiminde mevduat
Emeklilik planları yaparken alabileceğiniz bir diğer tedbir en az bir kaç yıllık harcamanızı karşılayabilecek bir miktarı mevduatta tutmak olabilir. Ekonomik kriz anında kar payı veya diğer gelirlerinizde bir azalma olduğunda farkı buradan karşılayabilirsiniz. Buradaki varsayım ekonomik krizin bir kaç yıl içinde son bulacağı tabi. Yoksa 5-10 yıl sürebilecek bir bunalım döneminde bu ilave tedbir de işe yaramayacaktır. Böyle bir nakit bulundurmak kar payı akışı azaldığında sizi düşük fiyatlardan hisse satma zorunluluğundan kurtarır. Hele finansal bağımsızlık ve emeklilik portföyünüzde anlamlı bir miktar tahvil de bulunduruyorsanız büyük ekonomik krizlere atlatma konusunda büyük bir avantaj elde ettiğiniz anlamına gelir.
Gayrimenkul ve nakit akışı

Türkiye’de çok sayıda insan kira gelirini de önemli bir ‘pasif’ gelir kalemi olarak görüyor. Bana göre bu yöntem pek pasif bir gelir kalemi değil. Öncelikle, kiracı bulmanız ve kiracıyla uğraşmanız lazım. Tamiratı ve tadilatı da bitmez. Birde üstüne vergi ödersiniz. Ayrıca, çoğu zaman gayrimenkulün fiyatı ile potansiyel getiri oranı makul değildir. Tahmin ettiğiniz üzere gayrimenkul yatırımı benim tercihim değil. 🙂 Yine de kelepir ve yüksek kira getiren gayrimenkul edindiyseniz, insanlarla uğraşmayı da seviyorsanız nakit akışınızı çeşitlendirmek için alternatif bir seçenek olabilir.
Sonuç olarak

Erken emeklilik planlıyorsanız, emekli olmadan makul bir süre önce portföyünüzü nakit akışını garanti altına alacak şekilde yapılandırmanız akıllıca olur. Zira bir sonraki ekonomik krizin ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacağını kimse bilmiyor. Bu kapsamda, en az bir yıllık giderinizi mevduatta tutmanız ve kupon oranı yüksek tahvillerin ağırlığını belli bir düzeye getirmeniz ilk alınabilecek tedbirler. Belli koşullar altında gayrimenkul yatırımları da nakit akışınızı çeşitlendirme anlamında faydalı olabilir. Belirlediğiniz emeklilik tarihi yaklaştığında kar payı dağıtmayan hisse senetlerinizin bir kısmını da düzenli ve yüksek kar payı dağıtan şirketlere kaydırabilirsiniz. Ekonomik kriz kapıyı çaldığında aldığınız tüm bu önlemlerin yanında harcamalarınızı da kısarsanız yeterli olur diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Okuyucularıma Not
Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.
Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee
Wise (eski adıyla TransferWise) hesabı ile yurtdışı aracı kurumlara düşük maliyetli para transferi yapmak için: Wise hesabı açın.
Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.

Merhaba, cds dediğimiz sey, devlet batsa dahi anaparamizi kirtaracagimizi sigortalamiyor mu?
Evet sigortalıyor. Ama bildiğim kadarıyla her sigorta poliçesi gibi satın almanız lazım.
Ben eurobondun ikincil sahibiyim ilk ihracta alan sirketten sonra, onlar yaptiriyorlar, maliyeti bize yansitiyorlar diye dusunmustum. Baya yanlis dusunmusum 🙂
Birlikte öğreniyoruz Ali Bey.
Hocam selamlar. 2018 yılı gerçekten eurobond almak için belki de en doğru zamandı. O günden bugüne faizler giderek düştü ve eurobondunuz değer kazandı. Peki koronavirüs günlerinde de tavsiyeniz eurobond mudur?
Merhaba Baki Bey;
Kesinlikle yatırım tavsiyesi yapmıyorum. Blogda, teorik bilgi ve kişisel deneyimlerimi aktarıyorum. Bu kapsamda, 2018 krizi sonrası Eurobondların getiri oranı yüksek, fiyatları düşüktü. İyi bir fırsat diye düşündüm ve alabildiğim kadar aldım. Şu an getiri oranları o dönemle aynı düzeyde veya daha yüksek. Dolayısıyla, fiyatları da düşmüş durumda. Yine imkanım olursa alıyorum. Portföyümde Eurobond satmadan tutmayı planladığım için alım açısından iyi bir dönem diye düşünüyorum. Hisse senedi de alıyorum. Son olarak yazılarımda da belirttiğim gibi bizim devletin Eurobondları’nın riski yüksek… Bir anlamda müflis bir adama borç veriyormuşum gibi… Ne kadar risk alacağınız ve portföyünüzü nasıl şekillendireceğiniz tamamen size kalmış. Aşağıdaki yazıma da bir göz atabilirsiniz.
Varlık Tahsisi: Portföy Ağırlıklarını Belirleme
Merhaba,
Blogunuzu bugün keşfettim. Harika yazılar yazmışsınız. Çok teşekkür ederim. Devamını arzularım 🙂
Teşekkür ederim Ozan Bey. Vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Ama iş, ev ve çocuklardan kalan zaman çok kısıtlı.Selamlar.
Merhaba, devlet hazine eurobondlarında tutar alt limiti var mı . Ayrıca bankalardan yönetim komisyonu ödeyerek eurobond fon almak da işimizi görür mü ? Yoksa getiri anlamında farklılaşıyormu direk almak ile fon almak? Teşekkürler
Merhaba Umur Bey,
Hazine Eurobondları 1000 dolar ve katları şeklinde satılır. Daha detaylı bilgi için Eurobond başlıklı yazıma göz atabilirsiniz. Eurobondlarla ilgili pekçok sorunuzun cevabını o yazıda bulabilirsiniz. Menkul kıymet fonlarına gelince daha düşük tasarruflarla yatırım yapma artısı var. Öte yandan menkul kıymet yatırım fonlarının bazı dezavantajları da var. Bu dezavantajları Yönetim Ücretleri ve Menkul Kıymet Yatırım Fonları başlıklı yazımda özetledim. Bence yatırım kişisel bir olay. Herkesin risk tercihi farklı. Artıları eksileri ortaya koyup kendiniz karar vermeniz en doğrusu. Selamlar.