Salgın Hastalıkların En Tehlikelisi

Salgın Hastalıkların En Tehlikelisi

Salgın hastalık denince üniversitede tarih dersinde kısaca değinilen Kara Ölüm yada diğer adıyla Veba aklıma geliyor. 14. yüzyılın ortasında dünyaya yayılan bu bulaşıcı hastalık, dünya tarihinde bilinen en ölümcül pandemi vakasıdır. Pandemi, hızla bütün dünyaya yayılan ve geniş bir nüfusu etkileyen bulaşıcı hastalıklara verilen bir isim. Veba salgınının vehametini anlamanız açısından bazı rakamlar vereyim. 1347-1351 yıllarında Avrupa’da zirve noktasına ulaşan bu salgın hastalığın o zamanki Avrupa nüfusunun %30-%60 kadarını yok ettiği tahmin ediliyor. Aynı tarihlerde Avrasya kıtasında 75 – 200 milyon insanın öldüğü anlamına geliyor. Üstelik bu salgın kendini sürekli tekrarlamış. Sağ kalanların hepsi dirençli olana kadar hastalık 20. yüzyıla kadar devam etmiş. Bu süreç boyunca Veba’dan ölen toplam insan sayısı 450 milyon olarak tahmin ediliyor. Bu rakamlar öyle dehşet verici ki. Avrupa nüfusunun salgın öncesi düzeyine geri dönmesi tam 200 yıl sürüyor! Avrupa’nın bazı bölgelerinin – örneğin Floransa’nın – nüfusun aynı düzeye ulaşması ise 19. yüzyılı buluyor.

Kara ölümün yayılımı

Yersinia Pestis yığınının elektron mikrografik taraması ile elde edilen görüntüsü, Rocky Mountain Laboratories, NIAID, NIH
Kaynak: Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=2555007

Veba hastalığına yol açan bakterinin ismi Yersinia Pestis. İsviçreli bakteriyolog Alexandre Yersin, bakteriyi hastalığın kaynağı olarak 1896 yılında Hong Kong’taki bir salgın sırasında tespit etmiş. İnsanlara sıçanların üzerindeki pirelerden geçiyor. Başlıca üç farklı türü varmış ve her biri dünyaya yayılarak çok sayıda ölüme yol açmış.

Ölümün dansı – Veba nedeniyle Ortaçağ’da görülen yaygın bir motif
Kaynak: Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=490534

Yayılımını ilginç bulacaksınız. Zira ilk ortaya çıktığı yerin Çin olduğu düşünülüyor. Aslında bakılırsa bilim insanları genetik kanıtlara göre üç büyük Veba salgınının başladığı yerin Çin olduğunu düşünüyor. Hastalık İpek yolu ile Çin’den Avrupa’ya doğru geliyor. İstanbul’a varışı 1347 yılında olmuş. Buraya gelene kadar Hindistan, Suriye, Ermenistan gibi coğrafyalarda nüfusu kırmış geçirmiş. 25 milyon ölü olduğu tahmin ediliyor. Burası da çok ilginç: bugün Coronavirus ‘da olduğu gibi Avrupa’da salgının yayıldığı yer İtalya! Cenevizli tüccarlar Kırım’dan hastalığı İtalya’ya getirmişler. Oradan da bütün Avrupa’ya! Tabi sadece Avrupa değil bütün Orta Doğu’yu da 1347 yılından itibaren iki yıl içinde kasıp kavurmuş. Öyle ki tarihçiler Antakya halkın şehirden kuzeye doğru kaçtığını ve tamamının yollarda öldüğünü söylüyorlar.

Salgın sebebi olarak

O dönemin insanları salgının sebebini doğal olarak anlayamamışlar. Dönemin otorite yerlerinden Paris’teki bir üniversite, Fransa Kralına hastalıkla ilgili verdiği raporda Kara Ölüm’ün gökyüzünden geldiğini, üç gezegenin aynı anda sıralandığını ve havanın pislenerek hastalığı yol açtığını savunmuş. Sıradan Avrupalılar ise hastalığın kaynağı olarak depremler, yabancılar, çingeneler, dilenciler , yahudilerin su kuyularını zehirlemeleri ve tabi ki günahları için Allah’ın onları cezalandırması gibi şeyler olduğuna inanmış. Büyüklü küçüklü 200’den fazla yahudi topluluğu hastalığın sebebi oldukları gerekçesiyle yok edilmiş. Örneğin, 1349 yılı Şubat ayında Strazburg katliamında bir seferde iki bin civarında yahudi Veba’nın sebebi oldukları gerekçesiyle canlı canlı yakılarak katledilmiş.

Strazburg Katliamı, By Émile Schweitzer
Kaynak: Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=18524848

Müslüman din adamları ise hastalığın Allah’ın merhameti olduğunu ve inanlardan ölenlerin şehit sayılarak mekanlarının cennet olacağı güvencesini vermişler. Diğer yandan inanmayanlar için hastalığın Allah’ın cezası olduğunu da belirtmişler tabi. Wikipedia’ya göre bu yoruma binaen bazı müslüman doktorlar, – hastalığı Allah gönderdiği için – hastaları tedavi etmekten imtina etmişler. Hastaları tedavi etmeye çalışan doktorların ise başvurduğu ana kaynaklar antik Yunan el yazmaları olmuş. Bu dönemde modern tıp kapsamında değerlendirilebilecek tek gelişme karantina uygulamasının icadı olmuş. Dubrovnik limanında gemiler limana yanaşmadan belli bir süre bekletilmişler.

Salgın ve ekonomik etkileri

1771 Moskova Veba salgını isyanı
Kaynak: https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=36915842

İspanya ve Fransa’nın güneyinde Veba salgınından ölenlerin nüfusa oranı %75-%80’i bulduğu tahmin ediliyor. Rakamların büyüklüğünü hayal etmekte zorlanıyorum. 100 bin kişilik Paris nüfusunun yarısı ölmüş mesela. Floransa’nın 120 bin kişilik nüfusu 50 bine düşmüş. Kara Ölüm; Londra, Hamburg, Bremen gibi kentlerin nüfusunun yarısını yok etmiş. Mısır’ın nüfusunun %40’ı hastalık nedeniyle yok olmuş. Ölüm oranının Orta Doğu genelinde üçte bir olduğu tahmin ediliyor. Yani Anadolu nüfusunun da yaklaşık üçte biri Veba’dan ölmüş. Böyle bir felaketin ekonomik etkilerinin muazzam olacağı aşikar. Örneğin, işgücü kıtlığı nedeniyle ücretler patlamış. Avrupa’da büyük toprak sahipleri toprağı işleyen kiracıları yerlerinde tutabilmek için para ödemek zorunda kalmışlar. Boşalan tarlaların yerini ormanlar almış. Aslında bakılırsa, salgın hastalık hem Avrupa tarihini hem Dünya tarihini yeniden yazmış dersek abartmış olmayız.

Veba gibi pandemiler nadir olaylar mı?

Çiçek hastalığından ölen Aztekler, Florentine Codex
Kaynak: Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=7782729

Maalesef hayır. Avrupalılar yeni kıtaya geldiğinde Amerika kıtası yerli nüfusunun %95’i çiçek, kızamık ve grip gibi hastalıklara bağışıklıkları olmadığı için yok oldu. Yakın tarihe gelirsek üçüncü büyük Veba salgını 19. yüzyılın ortasında patlayarak bütün dünyada yayılırken sadece Hindistan’da 10 milyon kişinin ölümüne neden oldu. 1918-1920 yılları arasındaki İspanyol gribi, dünya nüfusunun %27’sini etkileyerek 40 ila 100 milyon arasında insanın ölümüne yol açtı. Bulaşıcı grip salgını, izole pasifik adalarında ve Antarktika’da bile görüldü. Aslında, grip salgınları sürekli görülüyor. 1889 yılında Rusya’da başlayarak yayılan ve Rus gribi olarak adlandırılan salgında bir milyon kişi ölmüş. 1977’de bu sefer Sovyet Rusya’da yeni bir Rus gribi salgını daha var. Hepsine grip diyoruz ama grip virüsü sürekli mutasyona uğrayıp değişiyor. O yüzden her bir grip virüsünün H3N8 veya H2N2 gibi kodlarla sınıflandırmış bilim insanları. En yakındaki grip pandemisi 2009 yılında görülen H1N1 veya yaygın olarak bilinen adıyla kuş gribi. Yaklaşık yarım milyon ölüme yol açmış.

İspanyol gribi salgınında ABD’de bir askeri hastahane
Kaynak: https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=25513204

Salgın hastalıklarının sonuncusu: Coronavirus

Amerikanın Bulaşıcı Hastalıkları Kontrol ve Önleme (CDC) merkezine göre Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkıp dünyaya yayılan bu virüsün (COVID-19) kaynağı yarasalar. Aslında Coronavirus bir virüs ailesinin ismi. Bu virüs ailesi hayvanlarda oldukça yaygınmış ve COVID-19 özelinde hayvanlardan insana geçtiği düşünülüyor.

Hastalığın belirtileri yüksek ateş, yorgunluk ve kuru öksürük. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar özellikle risk altındaymış. Hastalığın kaynağı virüs olduğu için antibiyotikler hiçbir işe yaramıyor. Antibiyotikler sadece bakterileri öldürebiliyor. Tedavi için bir aşı veya başka bir ilaçta henüz ortada yok.

Ölüm oranı %1-2 olarak tahmin ediliyor. Yani hastalığa yakalanan her 100 kişiden biri veya ikisi ölüyor. Uzmanlara göre bu ölüm oranı İspanyol gribi ile aynıymış. Çok fazla görünmeyebilir ama tüm dünyaya yayılırsa 8 milyar * %1 = 80 milyon ölüm yapar! Tabi kimse hastalıktan dolayı ölebileceğini kendine yakıştırmaz. Ama işin gerçeği piyango size de bana da vurabilir.

CDC; Çin, İran, İtalya ve Güney Kore’ye mecbur olunmadıkça seyahat edilmemesini de tavsiye ediyor bu arada. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’de bir internet sayfası hazırlamış. İngilizce bilenler şurayı inceleyebilir.

COVID-19’un ekonomik etkisi

Bu sorunun cevabı salgının seyrine bağlı. Küresel bir pandemi haline gelip, onlarca milyon insanın ölümüne yol açarsa ekonomik hasarda o nispetle büyük olacaktır. Daha önceki yazılarımda çeşitli defalar dile getirdim. Tekrarlayayım: geleceği kimse bilemez. 6 ay önce böyle bir salgının ortaya çıkacağını ve FED’in olağanüstü toplanıp faiz indirebileceğini hiçbir fani öngöremezdi. Yarında Veba gibi bir ölümcül salgının ortaya çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz. Bulaşıcı hastalıkların bizi öldürmesini önleyen tek şey bağışıklık sistemimiz ve modern tıp bilimi… Bizler modern tıbbın nimetlerinden yararlanarak büyüdüğümüz için bakterilerin ve virüslerin bizi kolaylıkla öldürebileceğinin farkında değiliz diye düşünüyorum. Ne demişler? Cehalet mutluluktur. 🙂 Kişisel finans açısından konuyu ele alırsak sağlıklı olmak en büyük zenginlik diye düşünüyorum. Öldükten sonra paranın bize faydası olmaz.

Sağlıklı ve sevdiklerinizle birlikte mutlu bir yaşam geçirmenizi diliyorum.

Okuyucularıma Not

Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.

Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee

Wise (eski adıyla TransferWise) hesabı ile yurtdışı aracı kurumlara düşük maliyetli para transferi yapmak için: Wise hesabı açın.

Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.

Digiprove sealCopyright secured by Digiprove © 2020 Pintidegiltutumluyum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top