Tasarruf Oranı ve Finansal Bağımsızlık

Tasarruf Oranı ve Finansal Bağımsızlık

Tasarruf oranı, finansal bağımsızlık yolunda kontrol edebileceğimiz en önemli değişkendir. Bu olguyu daha önceki bir yazımda sayısal olarak göstermiştim. Ne kadar kazanacağımız, yatırımlarımızdan ne kadarlık bir getiri oranı elde edeceğimiz büyük ölçüde dışsal faktörlere bağlı demek yanlış olmaz. Örneğin, piyasa koşulları elde edeceğimiz getiri oranını belirliyor. Maaş düzeyimiz ise eğitim durumumuz, ilk işe başlama yerimiz, kurumsal bir ortamda çalışıp çalışmadığımız, vasıflarımızın kolay iş değiştirme imkanı sağlayıp sağlamadığı, emek piyasasındaki rekabet düzeyi, ülkenin genel ekonomik durumu gibi kolayca değiştiremeyeceğimiz faktörlere bağlıdır. Finansal bağımsızlık hedefiyle yola çıktığımızda hemen ve en kolay yapabileceğimiz eylem ise harcamalarımızı kısmak. Dolayısıyla, tasarruf konusunu daha yakından incelememiz gerektiğini düşünüyorum. 

Tasarruf oranı ve finansal bağımsızlığa erişme süresi

Baz senaryo

Finansal Özgürlük İçin Ne Kadar Para Gerekli – I” başlıklı yazımda %4 kuralından bahsetmiş ve bu kurala dayalı olarak bir model ortaya koymuştum. %4 kuralına göre finansal özgürlük için gereken paranın toplam yıllık harcamanızın 25 katına eşit olduğunu hatırlatayım. Tabi bu hesabın dolar bazında ve ABD sermaye piyasaları baz alınarak yapıldığının da altını çizmek istiyorum. Şimdi aynı modeli farklı tasarruf oranlarının finansal bağımsızlığa ulaşma süresini nasıl etkilediğini ortaya koymak için kullanalım. Baz senaryomuz şu şekilde: aylık gelir net 10.000 TL. Reel getiri oranımızı dolar bazında %4 ve güncel TL/dolar kurunu 5,78 olarak aldım. Daha önceki modellerden farklı olarak net varlık durumunu sıfır olarak varsaydım. Aşağıdaki şekilde %50 tasarruf oranı varsayımı altında bize 259.516 dolarlık bir portföy gerektiği ve bu portföy büyüklüğüne ise diğer her şey sabitken 18 yılda ulaşabileceğimizi görüyorsunuz. Tasarruf oranındaki değişime bağlı olarak ihtiyaç duyduğumuz portföy büyüklüğümüzün değişeceğini de vurgulayayım.

Tasarruf oranı – baz senaryo

Finansal bağımsızlığa erişme süresi

Bu modeli farklı tasarruf oranları varsayarak çalıştırdım ve sonucu bir grafiğe döktüm. Ortaya çıkan eğriyi aşağıdaki şekilden görebiliyorsunuz. Buna göre %5’lik bir tasarruf oranına sahipseniz finansal bağımsızlığa erişmek için 76 yıl beklemek zorundasınız. Diğer taraftan tasarruf oranınız %95 ise özgürlük sadece 2 yıl uzakta! Bu değerler işin matematiğini göstermek için tabi. Yoksa 10.000 TL’lık aylık net gelirle %95 tasarruf yapmanızı önermiyorum. Sonuçta fotosentez yapmıyoruz yani. Öte yandan bu çalışma bize mümkün olduğu ölçüde yüksek tasarruf oranı hedeflememiz gerektiğini anlatıyor. %50 tasarruf oranı ile %70 tasarruf oranı arasındaki fark finansal bağımsızlığınızı elde etme süresinin yarı yarıya kısalmasına eşittir. Yani 18 yıldan 9 yıla… Tasarruf oranınız ne kadar düşük ise yapacağınız ilave tasarrufun marjinal getirisi o kadar yüksektir. Örneğin tasarruf oranınızı %5’ten %10’a yükselttiğinizde özgürlük yolu tam 17 yıl kısalıyor.

Finansal bağımsızlığa erişme süresi

Tasarruf oranı ve harcanabilir gelir düzeyi

Photo by Jeremy Bishop on Unsplash

Tasarruf oranının artırılmasının amacımız açısından ne kadar önemli olduğunu yukarıda gördük. Ancak, pratikte %90-%95 gibi çok yüksek tasarruf oranına ulaşmanın (aile vb. dış destek olmadan) gerçekçi olmadığını da ifade etmiştim. Ekonomi literatürü, tasarruf oranının harcanabilir gelir düzeyine bağlı olduğunu söylüyor. Yani gelir düzeyi arttıkça tasarruf oranının da artması bekleniyor. Bu önerme mantıklı. Zira gıda, barınma, giyim gibi hayatta kalmamızı sağlayan en temel ihtiyaçlarımızı gidermeden tasarruf yapamayız. Şimdi konuya farklı bir açıdan yaklaşalım: %70 tasarruf oranı varsayımı altında 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının altına düşmeden yaşayabilmesi için ne kadarlık bir aylık net gelir gerekir? Yukarıdaki şekilden görebileceğiniz gibi %70 tasarruf oranı ile finansal özgürlüğümüze 9 yılda kavuşuyoruz.

Photo by John Moeses Bauan on Unsplash

Yoksulluk sınırı için öncelikle TUİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nı inceledim. Ancak güncel bir veriye ulaşamadım. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu ise aylık bazda yoksulluk sınırını hesaplıyor. Başka sivil toplum kuruluşları da hesaplıyor. Yani farklı değerler esas alınabilir. Ben Google’dan ilk gözüme çarpan kaynağı aldım. 2019 yılı Ekim ayı itibarı ile 6.705,08 TL. Daha sonra sorumuzu yanıtlamak için baz modelimizi farklı gelir düzeyleri için çalıştırdım ve aşağıdaki grafiği oluşturdum. Buna göre gelirimizin %70’ini tasarruf edip, 4 kişilik ailemizin yoksulluk sınırı altında kalmadan yaşayabileceği minimum net gelir düzeyi aylık 25.000 TL olarak gözüküyor. Yani hane halkı net geliriniz bu düzeydeyse %70 tasarruf oranına ulaşma şansınız var. Tabi, kişisel tercihiniz daha düşük tasarruf daha yüksek hayat standardı da olabilir. Farklı tasarruf oranı hedefleri koyarak bu alıştırmayı tekrarlayabilirsiniz.

%70 tasarruf oranı varsayımı altında farklı gelir düzeylerine göre aylık harcanabilir gelir

Tasarruf oranı nasıl artırılır?

Harcamalarınızı takip edin

Photo by Hugues de BUYER-MIMEURE on Unsplash

Tasarruflarınızı artırmak için paranızı nereye harcadığınızı bilmeniz gerekiyor. Nereye para harcadığınızı bilmiyorsanız hangi harcama kaleminden tasarruf etmeye başlayacağınızı da bilemezsiniz. Ben aylık harcamalarımı belli kategorilere dağıtıp excel dosyası üzerinden takip ediyorum. Böylece, örneğin gıda ve ulaşıma ne kadar para harcadığımı geriye dönük izleyebiliyorum. Artış oranlarını da bildiğim için bu sene ne kadarlık harcama yapacağımı ve ne kadarlık tasarruf yapabileceğimi tahmin edebiliyorum. Aslında bütçe yapıyorum. Çok vakit de almıyor. Ayda en fazla yarım saat zaman ayırıyorum. Tek kredi kartı kullanıyorum ve mümkün olduğunca bu kart üzerinden alış veriş yapıyorum. Dolayısıyla, harcama kalemlerinin çoğu kayıt altına alınmış oluyor. Bütçenizin çok ayrıntılı ve doğru olmasına gerek de yok. Bir kez harcamalarınızı takip etmeye başladığınızda tasarruf yapabileceğiniz harcama kalemleri kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Tasarrufa en büyük gider kalemlerinden başlayın

Borcunuzu kapatın

Photo by Alice Pasqual on Unsplash

Kişisel olarak borcu sevmem. Yatağa yattığımda bu borcu nasıl ödeyeceğim diye düşünmek istemem. Geçmişte borçlanmadın mı diyebilirsiniz. Evet borçlandım ve uykusuz da kaldım. Kişisel tercihi bir yana bırakırsak, borç kapatmak tasarruf etmenizi sağlayacaktır. Gereksiz borçlanmayarak olası faiz giderinden tasarruf edersiniz. En kötü borç bana göre ödenmemiş kredi kartı borcudur. Eğer sürekli kredi kartı borcunuzun asgari düzeyini ödüyorsanız paranızı, eşinizin ve çocuğunuzun rızkını tefecilere hediye ediyorsunuz demektir. Kredi kartı bir borçlanma aracı değil bir ödeme aracıdır. Kredi kartına taksit yaptırmaya bile sıcak bakmıyorum şahsen. Eğer finansal bağımsızlık hedefiniz varsa, bu kötü davranış kalıbını yok etmenin yapılacak ilk iş olduğunu düşünüyorum. Borcun iyisi var mıdır diye sorarsanız cevabım şu olur: nakit akışı sağlayacak bir varlık edinmek amacıyla borçlanmak belirli koşullarda anlamlı olabilir.

Vergi

Photo by Tim Mossholder on Unsplash

Vergi: En Yüksek Gider Kalemi” başlıklı yazımda devletimizin kazandığımız her 1 TL’nin yarısını dolaysız ve dolaylı vergilerle cebe attığını size göstermiştim. Diğer taraftan devletimiz zenginlere karşı pek cömert. Gelirlerine oranla zenginler, bir bordro mahkumuna göre çok az vergi ödüyorlar. Sözün kısası ödediğimiz vergi, bir bordro mahkumunun en büyük gider kalemidir. Tasarrufa en büyük gider kaleminden başlamak en akılcı harekettir. Yasal sınırlar kapsamında vergiden nasıl kaçınabileceğimize dair fikirlerimi de “Vergi Giderimi Nasıl Azaltabilirim?” başlıklı yazımda paylaşmıştım. İlgilenenler okuyabilir.

Ev

Photo by Jesse Roberts on Unsplash

Borç ve vergiden sonra en büyük gider kalemi satın aldığımız evdir. Daha doğrusu barınma ihtiyacımızı karşılama amacının dışında lüks bir ev satın aldığımızda ortaya çıkan ek maliyet diyelim. “Ev Almak Bir Yatırım mıdır?” başlıklı yazımda oturmak amacıyla ev almanın bir yatırım olmadığını ama barınma ihtiyacını gidermek amacıyla ev satın almada bir sorun görmediğimi ifade etmiştim. Ancak, çoğu orta sınıf aile evi bir yatırım olarak görüp, sürekli daha büyük ve lüks bir eve geçmeye çalışıyor. Bu durumda kısıtlı tasarrufunuzu nakit akışı sağlamayan bir yükümlülüğe bağlamış oluyorsunuz. Finansal bağımsızlığa hızla ulaşan kişiler tam tersine hareket edip büyük evlerden daha küçük evlere geçiyorlar. Ellerinde kalan parayı da nakit akışı sağlayan varlıklar edinmek için kullanıyorlar. Maalesef satın alınan lüks konutların gerçek ekonomik maliyeti, araba edinmekten bile daha fazla. Bu konuyu ayrı bir yazıda ele almayı planlıyorum. Şimdilik, bu tuzaktan kaçınmanın size bir kalemde muazzam tasarruf yaptıracağını söylemekle yetineyim.

Araba

Photo by Yuvraj Singh on Unsplash

Giderlerimizi önem sırasına göre dizdiğimizde sıfır araba satın almak, vergi ve lüks konuttan sonra üçüncü sırada yer alıyor. Devletimiz sıfır araba alan vatandaşlarını çok seviyor. Mümkünse kredi çekip sık sık sıfır araba almalarını istiyor. Niye istemesin ki? Verginin vergisini alıyor. Lüks sınıf araçlarda üç tane parası ödetip, iki tanesini kendine saklıyor. Yetmiyor her yıl ödenecek servet vergisi alıyor. O da yetmiyor satın alınan her dört litre benzinin üç litresine el koyuyor. Statü sahibi olmak için değil ulaşım ihtiyacınızı gidermek amacıyla ekonomik ve makul fiyatlı bir araba satın almak size ciddi ölçüde tasarruf yaptırır. Daha da iyisi işinize yakın bir yerde oturup, arabasız bir hayatı benimserseniz yine tek bir hareketle muazzam tasarruf sağlamış olursunuz. Daha ayrıntılı bilgi için “Araba Sahibi Olmanın Gerçek Maliyeti” başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.

Özel okul

Photo by Aaron Burden on Unsplash

Maalesef günümüzde orta sınıf ailelerin yaşam standardını düşüren yeni bir sorun ortaya çıktı: özel okul sorunu. Eğitimin ticarileştirilmesi ve devlet okullarının eğitim kalitesinin düşürülmesi siyasi bir tercihti. Bana göre çok yanlış bir tercih. Nedenlerini “Özel Okul ve Finansal Bağımsızlık – I” başlıklı yazımda ayrıntılı olarak anlattım. Özel okula çocuk göndermenin gerçek ekonomik maliyetinin büyüklüğünü ise “Özel Okul ve Finansal Bağımsızlık – II” başlıklı yazımda göstermeye çalıştım. Çocuklarımızın iyi bir eğitim alması gerektiğini düşünüyorum. Maalesef mevcut Türkiye gerçeği ailelerin seçeneklerini oldukça kısıtlıyor. Özel okul giderini doğrudan maaşımızdan değil ama oluşturduğumuz ayrı bir fonun getirisi ile finanse ederek eğitim sorununun finansal bağımsızlığa olan olumsuz etkisini azaltabileceğimizi bu konuyla ilgili son yazımda ifade etmiştim.

Diğer harcama kalemleri

Photo by ANDI WHISKEY on Unsplash

Yukarıda anlattığım tüm önemli kararları finansal bağımsızlık açısından ‘doğru’ bir şekilde aldıysanız muazzam bir iş başarmışsınız demektir. Bu noktadan sonra tasarruf oranını artırmak için yapabileceğiniz şeyler alışkanlıklarınıza bağlı. Örneğin, sık sık dışarıda yemek yiyorsanız ve gece hayatı seviyorsanız önemli bir harcama kaleminiz daha var demektir. Bu alışkanlığınızı kontrol ederek tasarrufunuzu artırmanız mümkün. Diğer taraftan mutfak harcamanızı, elektrik, su ve doğal gaz faturanızı kısmanız zordur. Çünkü bu harcamalar hayatın temel ihtiyaçları. Bu harcama giderlerini kısmak hayat kalitenizi çok düşürebilir. Esasen bu kalemlerde aşırı müsrif değilseniz uğraştığınıza da değmez bence. Gündelik yaşamda nelerden tasarruf etmeniz gerektiğine klasik ihtiyaç mı istek mi sorusuna yanıt vererek karar verebilirsiniz. Giyim, ayakkabı, çanta, elektronik eşya ve tatil gibi tasarruf oranını etkileyebilecek gündelik kararlarda bu yaklaşım faydalı olacaktır.

Photo by Heidi Sandstrom. on Unsplash

Hayatta her şey para değildir!

Etik sınırlar içinde kalın

Buraya kadar tasarruf oranını artırmanın finansal bağımsızlığa erişmeyi ne kadar kolaylaştırdığından ve tasarruf oranını artırmak için neler yapılabileceğinden bahsettim. Ama şunu unutmayın: hayatta her şey para değildir. Bazı insanlar tasarruf miktarlarını artırmak için ahlak dışı yollara başvurabiliyorlar. Yalan söyleyen, borcunu ödemeyen, arkadaşlarını, hatta anne/babasını veya kardeşlerini maddi olarak sömüren çok sayıda insan var maalesef. Bu davranışlar sadece ahlaksızlık göstergesi değil aynı zamanda patolojik bir duruma işaret eder. Unutmayın amacınız bu amaca ulaşmak için kullanılabilecek her yolu meşru kılmaz.

Akıl sağlığınızı koruyun

Photo by Ian Espinosa on Unsplash

Üniversitede not ortalamamı yükseltmek için sosyal psikoloji dersi almıştım. Aklımda kalan en önemli şeylerden biri beynimizin çalışma mekanizması. Beyin, kaygı düzeyini istikrarlı tutmaya çalışacak şekilde evrimleşmiştir. Eğer bir travma bu istikrarı tehdit ederse beynin savunma mekanizmaları devreye girer ve akıl hastalıkları ortaya çıkar. Finansal bağımsızlık peşinde koşanların hayattaki ana motivasyonu finansal güvenlik sağlamaktır. Bir psikoloğa danışırsanız bu arayışın çoğu zaman çocuklukta yaşananlar olaylarla ilgili olduğunu size söyleyecektir. Yani yaşanan bir travma sonucu ortalama bir insana göre daha yoğun bir gelecek kaygısı söz konusu olabilir. Eğer bu finansal güvenlik arayışı aşırı düzeye varırsa ortada tedavi edilmesi gereken ciddi psikolojik bir rahatsızlık var demektir.

Bunu size niye anlatıyorum. ABD finansal bağımsızlık dünyasında çok popüler olan biri var. Yazılarından bu kişinin tasarruf konusunda çok uç bir noktaya savrulduğunu söyleyebilirim. Öyleki finansal bağımsızlığını elde ettikten sonra bile gelirinin belki onda biri ile yaşamaya devam etmiş görünüyor. Ancak evli ve çocuk sahibiydi. Yani verdiği kararlar sadece kendisini bağlamıyordu. Aşırı tasarruf takıntısının eşini ve çocuklarını varlık içinde yoksunluğa sürüklediği kanaati hasıl oldu bende. En sonunda evliliğinin resmi olarak bittiğini de okudum. Tabi tasarruf takıntısının bu ayrılıktaki rolünü kesin olarak teyit etmenin bir yolu yok.

Sevdiklerinize zarar vermeyin

Photo by Jordan Whitt on Unsplash

Demek istediğim kefenin cebi yok. Hayattaki en değerli şeyiniz paranız değil, önce sağlığınız sonra da eşiniz ve çocuklarınız. Eğer gelir düzeyiniz yeterli değilse yüksek tasarruf oranına ulaşmayı takıntı haline getirmeyin. Gelirinizi yükseltmeye odaklanın. Bırakın özgürlüğe ulaşmak biraz daha fazla zaman alsın. Eğer yakınlarınız tasarruf konusunda davranışlarınızı çok aşırı buluyorsa, lütfen profesyonel destek alın. Hiçbir şey eşinize ve çocuklarınıza zarar vermenizi mazur gösteremez. Finansal bağımsızlık da buna dahil.

Okuyucularıma Not

Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.

Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee

Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.

4 thoughts on “Tasarruf Oranı ve Finansal Bağımsızlık

  1. Bloğunuzu eskiden yeniye doğru sıra ile okuyorum. Bilgi edindiğim, eğlenceli bulduğum ve beğenerek okuduğum yazılar oldu. Ancak biraz tek yönlü bulmaya başlamıştım ki bu yazınız tahterevallinin diğer kısmını doldurdu ve dengeyi sağladı diyebilirim. Evet, finansal bağımsızlık hedefinin olması çok önemli ama yaşanılan günü önemseyerek, hayat kalitesi hedefini de aynı anda – zor biliyorum ama mümkün olduğunca – tutturmaya çalışacak şekilde düşünmenin doğru olduğunu düşünüyorum. Tşk.

  2. Harika bir yazi daha! Yine olaya oldukca genis acidan bakmis olmaniz ve isin psikolojik boyutunu da ele almaniz cok memnuniyet verici. Musrifligin fazlasi nasil zararsa tutumlulugun da asirisi ayni sekilde zarar diye dusunuyorum.

    Bazi insanlar bunu cok abartiyor. $10,000 maas almasina ragmen arkadaslariyla disarida bir cay icmeye parasi olmadigini soyleyen ya da yine cok ciddi gelir sahibi olmasina ragmen ailesiyle birlikte icinde boceklerin cirit attigi sehirden uzak evlerde yasayan insanlar var.

    Finansal egitim konusunda yetkinligi olmayan ya da etik degerlere onem vermeyen YouTuber’lar da keza ayni sekilde. Varsa yoksa “Starbucks’dan kahve almayin, evde hazirlayin”. Sanki evde kahve yaparak milyoner oldular. Babamin disarida kahve ictigini hic gormedim ama milyoner falan olamadi maalesef 🙂

    YouTube’dan yillik geliri $5milyon olan 29 yasindaki adam 20 cent’e mal olan kahveye $3-4 verirsem uyuyamam diyor. 39 yasinda emekli olmasiyla ovunup bir de kitap yazan adam yilda sadece 1 kez disarida yemek yeme haklari oldugunu soyluyor; evdeki elektrikli aletlerin tuketimini takip etmeye calisiyor. 2 tane cocugu var ve esi calismaya devam ediyor buarada.

    Keyif aldiginiz seyleri yapamayacaksaniz, sizin de vurguladiginiz gibi, ailenize mutlu ve huzurlu bir yasam sunamayacaksaniz ne anlami var o paranin?

    Her videosunda kahve icmeyin zengin olun diyen bu influencer’larin en buyuk ortak noktasi 2008 krizinden hemen sonra birden fazla ev almis olmalari. ABD’deki mortgage krizi nedeniyle $25-60k civarinda fiyatlara evler almislar, kira gelirleri normal raicinde devam ederken nakit akisi saglamis, uzerine piyasalar toparlaninca bu evleri $300-550k civarinda fiyatlara satmislar. Bu gibi bilgileri konuk aldiklari videolarda sohbet ederken adeta agizlarindan kaciriyorlar ama her videoda kahveye para vermeyin diyorlar. Gercekten enteresan 🙂

    Uzun vadede isin psikolojik boyutu cok onemli bence. Aslina bakarsaniz cikis noktamiz da o degil mi? Ozgurluk, diledigimizi yapma sansi. Kitlik psikolojisiyle gecen bir omur bize ve ailemize ne kadar mutluluk verir orasi mechul.

    1. Söylediklerinizde sonuna kadar haklısınız Can Bey. Aşırı davranışlar genellikle psikolojik sıkıntıya işaret eder. Sağlığımız paradan daha önemli diye düşünüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top