
Altın, uzun yıllar benim ilgimi çekmeyen bir yatırım aracıydı. Evlilik, sünnet, doğum vb. sebeplerle bir çeyrek alıp hediye etme dışında pek sarı metalle uğraşmadım. Şimdi geriye dönüp bakınca tasarruflarımın bir kısmını altına yatırmamak hatalı bir tercih olmuş diyebilirim. Ama o zamanlar altına bir yatırım aracı olarak ilgi göstermemenin de iyi bir nedeni vardı. Altın fiyatları 1980’li ve 1990’lu yıllarda dolar bazında artmıyordu. Yani bir yatırım aracı olarak getiri oranı, alternatiflerine kıyasla uzun yıllardır oldukça kötüydü. Tabiri caizse gelişmiş dünyada sarı metale tarihi eser muamelesi yapılıyordu. Merkez bankaları ellerindeki altını ucuza elden çıkarmaya bakıyorlardı. Bu durum dünyada yaşanan ekonomik krizlerle değişti. Altının, 21. yüzyılda da binlerce yıl önce olduğu gibi güvenli bir liman işlevi görmeyi sürdürdüğü anlaşıldı. O halde sarı metali biraz daha inceleyelim.
Altın kendi başına değerli mi?

Altın, insanlık tarihinin önemli bir kısmında bir değişim aracı olarak iş görmüş bir metal. Yenilmez, içilmez ve sanayi alanında çok fazla kullanım alanı yoktur. Bu anlamda, insanların altında algıladığı değer onun ‘içkin’ değerini belirler dersek yanlış olmaz. Bir finansal varlığın içkin değeri, indirgenmiş nakit akımı yöntemiyle varlığın gelecekte elde edeceği nakit akımlarını bugünkü değerlerini hesaplayıp toplamakla tahmin ediliyor. Altın özelinde herhangi bir nakit akımı söz konusu değil. Bu durumda finansal anlamda bir içkin değerden söz edemiyoruz. Ama insanoğlu tarihsel olarak altının, evrensel bir değişim aracı olduğunda uzlaşmış. Dolayısıyla bu uzlaşma ve algıların toplamı altının değerini belirliyor.
Neden altın bir para birimi haline geldi?

Para icat edilmeden önce insanlar ihtiyaç duydukları şeyleri birbirleriyle takas (barter) ediyorlardı. Ancak bu doğal sistem, ticarete konu olacak şeylerin sayısı artıkça etkinliğini kaybediyor. Dolayısıyla atalarımız, ticaret sürecini daha kolay hale getiren bir değişim aracı aramışlar. Metal para yada sikke bu ihtiyaca cevap veren bir icat. İdeal olarak sikke kolay taşınabilir olmalı ve korozyondan fazla etkilenmemeli. Periyodik tabloda yer alan adaylar ise demir, bakır, kurşun, gümüş, altın, palladyum, platin ve alüminyum. Demir, kurşun ve bakır korozyondan etkileniyor. Dolayısıyla, paranın değer saklama fonksiyonunu yerine getiremiyorlar. Alüminyum fazla hafif ve bol bulunan bir seçenek. Platin ve palladyum korozyondan etkilenmiyor. Ancak onlar da gereğinden fazla nadir bulunan metaller. İdeal paranın, arzı kısıtlı olmalı ancak ticaretteki artışı destekleyecek kadar da bol olmalı. Dolayısıyla atalarımız altın ve gümüşte karar kılmışlar.
Neden portföyde altın bulundurulmalı?
Enflasyona karşı korunma
Günümüzde kullandığımız paralar merkezi bir devlet otoritesi tarafından yaratılan birer borç senedidir. Yani paranın arzı, kendi siyasi gündemleri olan biri veya birilerinin kontrolündedir. Bu siyasi gündem de toplumun çıkarlarıyla genellikle pek uyuşmaz. Sonuç yüksek enflasyon ve paranın pul olması olur. Ancak altının arzını kendi kişisel çıkarlarının peşinde koşan siyasetçiler kontrol edemez. Doğa ve madencilik teknolojisi arzı belirler. Bu nedenle altın, yüksek enflasyona karşı mükemmel bir korunma aracıdır. Çok düşük enflasyona sahip gelişmiş ekonomilerde bile enflasyon 20-30 yıllık zaman dilimlerinde paranın satın alma gücünü önemli ölçüde azaltırken, Türkiye’de yüksek enflasyondan korunmak için altın iyi bir seçenektir.
Deflasyondan korunma

Deflasyon, ekonomi küçülürken genel fiyat seviyesinin de birlikte düşmesidir. Altın sadece yüksek enflasyona karşı değil aynı zamanda deflasyonist ortamda da satın alma gücünü korumaktadır. Çünkü insanlar deflasyonist ortamda tasarruflarını nakit tutmak isterler. Altın da en güvenli nakit tutma yöntemidir.
Jeopolitik belirsizliklerden korunma

Sarı metale olan talep ve altının değeri sadece ekonomik krizlerde değil, jeopolitik kriz ve savaşlarda da artıyor. Aslında devlet ve siyasete güvenin azaldığı her ortamda altına olan talep artıyor dersek doğru olur. Bu anlamda altın aslında bir kriz malıdır.
Arzın kısıtlı olması

Altının korozyondan etkilenmemesi pratikte sarı metalin zaman içinde yok olmaması anlamına geliyor. Dünya Altın Konseyi‘ne göre tarih boyunca çıkarılan toplam altın miktarı 190.040 ton olarak tahmin edilmektedir. Yani dünyadaki tüm sarı metal bir kenarı 21 metre olan bir küpün hacmine sığdırılabilir. Mevcut altının %47,7’sinin mücevher olarak kullanıldığı, %21,1’inin özel yatırımcıların malı olarak saklandığı ve %17,1’inin de kurumların mülkiyetinde bulunduğu öngörülmektedir. Dünyadaki toplam altın miktarının üçte ikisi ise 1950 yılından sonra yapılan altın madenciliği ile elde edilmiştir. Günümüzde madenlerden yılda 2500 – 3000 ton altın çıkarılmaktadır. Dolayısıyla, altının arzı kısıtlıdır.
Artan talep

Sarı metal, finansal yatırım, mücevherat olarak ve daha kısıtlı bir şekilde sanayide kullanıma sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin genişlemesi altına olan talebi de artırmaktadır. Çünkü Hindistan gibi ülkelerde geleneksel olarak mücevherat ve takı talebi yüksektir. Ayrıca, son 20 yılda yaşanan küresel ekonomik krizlerin özel yatırımcıların ve merkez bankalarının altına ilgisini artırdığını da not edelim. İstatistik vermek gerekirse Dünya Altın Konsey’ine göre 2017 ve 2018 yıllarında küresel toplam altın talebi sırasıyla 4.159,9 ton ve 4.345,1 ton olmuş. Yukarıda ifade ettiğim üzere küresel altın üretimi ise yıllık 3.000 ton civarında. Arzı kısıtlı bir mala olan talebin artmasının, o malın fiyatının artacağı anlamına geldiği açık.

Portföy çeşitlendirmesi
Modern Portföy Teorisi başlıklı yazımda iyi çeşitlendirilmiş bir portföyün standart sapmasının yani riskinin portföyü oluşturan hisselerin bireysel standart sapmasından daha düşük olduğunu bir örnekle göstermiştim. Bir portföyün riskini azaltmak için portföyü oluştururken, birbirleriyle negatif korrelasyonu yüksek varlıkları seçmeliyiz. Örneğin, petrol fiyatları ile havayolu şirketleri hisseleride negatif korrelasyona sahiptir. Altın ile hisse senetleri de genellikle negatif korrelasyona sahiptir. Yani birinin fiyatı artarken diğeri azalır. Böylece portföyünüzün beklenen getiri oranından sapma yani varyans azalır. Tabi beklenen getiri oranı da azalır ama risk – ödül dengesine her yatırımcının kendisinin karar vermesi gerekiyor. Genel kural olarak aşırı riskten kaçınmanın ihtiyatlı ve akıllıca bir davranış olacağını söylememe gerek yok.
Uzun vadede iyi bir yatırım aracı mı?
Altın ve enflasyon
Altın fiyatı ve ABD tüketici fiyatları endeksine ilişkin tarihsel verileri Federal Reserve Bank of St. Louis‘in sitesinden elde ettim. Londra Altın Borsası’nın ons/$ cinsinden günlük kapanış külçe altın fiyatları olan ham verileri aylık gram/$ birimine dönüştürdükten sonra enflasyondan arındırdım ve aşağıdaki grafiği oluşturdum. Mavi çizgi, cari $ fiyatlarıyla bir gram altın fiyatının 1968 Nisan ayından günümüze olan değişimini gösteriyor. Kırmızı çizgi ise sabit fiyatlarla (1968 Nisan fiyatlarıyla) bir gram altının fiyatının zaman içerisindeki değişimini gösteriyor. Bir gram altının fiyatı cari fiyatlarla 1968 yılı Nisan ayında ortalama 1,2 dolar iken 2019 yılı Eylül ayında ortalama 49 dolar olmuş. 1968 yılı Nisan ayında ortalama 1,2 dolar olan bir gram altının fiyatı, sabit fiyatlarla 2019 yılı Eylül ayında 6,57 dolar olmuş. Yani son 51 yılda altının fiyatı reel olarak yaklaşık 5,5 kat artmış olduğu yorumunu yapabiliriz.

Ucuz mu pahalı mı?
Bu soruya yanıt verebilmek için enflasyondan arındırdığım dolar bazlı gram altın fiyatlarını basit doğrusal regresyona tabi tuttum. Aşağıdaki grafikten görüldüğü üzere 2019 yılında sarı metal fiyatları uzun dönem trendinin neredeyse bir standart sapma üzerinde gözüküyor. Özetle altın fiyatı ucuz değil. Fiyatı artabilir mi? Evet artabilir. Eğer veriler normal dağılıyorsa, fiyatın bir standart sapma üzerine çıkma olasılığı yaklaşık %20, bir standart sapmanın altına gitme olasılığı yaklaşık %80 şeklinde bir yorum yapabiliriz.

Altın ve S&P 500 performans karşılaştırması
1968’den günümüze
Şimdi sarı metalin performansı ile S&P 500 endeksinin performansını karşılaştıralım. S&P 500 endeksine ilişkin tarihsel verileri Yahoo Finance‘dan elde ettim. Söz konusu verilerin, hisse bölünmeleri ve kar payı dağıtımı göz önüne alınarak ayarlanmış olduğunu belirteyim. Hem altın fiyatlarını (gram/$) hem S&P 500 verilerini enflasyonun etkisinden arındırdım. Daha sonra artış oranlarını görebilmek için başlangıç değerlerini (1968 Nisan) bire eşitleyerek aşağıdaki grafiği oluşturdum.
Grafikteki mavi çizgi reel altın fiyatı endeksini, kırmızı çizgi ise reel S&P 500 endeksini gösteriyor. Yaptığım çalışmaya göre son 51 yılda sarı metal, fiyatını reel olarak 5,4 kat artırırken S&P 500 reel olarak 4,1 kat artmış! Yani 1968’de altına yatırım yapıp 2019’a kadar unutan bir yatırımcı S&P 500’e göre reel anlamda daha fazla kazanmış. Bununla birlikte, hayali yatırımcımızın 51 yıllık yatırım vadesinin, ölümlü bir insanoğlu için fazlaca uzun gibi geliyor bana. Tabi çocuğunuza miras bırakma gibi bir hedefiniz yoksa.

On yıllık zaman dilimlerinde
Finansal bağımsızlık peşinde koşarken, en azından benim amacım yatırımlarımdan elde ettiğim gelirleri gelecekte harcamak. Yani para biriktirmek kendi başına bir amaç değil benim için. Altın 51 yılda S&P 500’ü dövse bile 1980 – 2000 arasındaki dönemde neredeyse hiç kazandırmamış bir yatırım aracı. Yukarıdaki grafiklere dikkatli bakarsanız fark etmişsinizdir. Daha sağlıklı bir performans karşılaştırması için on yıllık zaman dilimlerine bakmak daha mantıklı gibi. Bunun için aşağıdaki tabloyu hazırladım.
Tablodan gördüğünüz gibi sarı metal, 1970 – 1980 dönemi ile 2000 – 2010 döneminde getiri oranında S&P 500’ü açık ara geçmiş. 1970 – 1980 dönemi petrol şoku nedeniyle ABD’de enflasyonun kontrol altından çıktığı bir dönem. Yatırımcılar yüksek enflasyondan altına sığınmış. Keza 2000 – 2010 döneminde dot.com ve ipotekli konut piyasası krizleri var ABD’de. Gene sarı metal yatırımcılar için bir güvenli liman olmuş. Diğer zamanlarda ise S&P 500 reel getiri olarak altından çok daha iyi bir performans göstermiş. Ancak daha da önemlisi altın ve S&P 500 arasında yüksek negatif korrelasyon var. Yani 20-30 yıllık uzun dönem portföy planlayanlar için altın, daha önce belirttiğim gibi portföy çeşitlendirmesi yapmak ve portföy riskini azaltmak için harika bir seçenek.

Altını portföye katmanın farklı yöntemleri
Portföyünüzde altın bulundurmanın dört farklı yolu var. Fiziksel olarak satın alıp, evinizde yada banka kasasında saklayabilirsiniz. Bankada vadeli altın hesabı açabilirsiniz. Altın ETF’si satın alabilirsiniz. Sarı metal madenciliği yapan bir şirketin hissesini portföyünüzde bulundurabilirsiniz. Bu yöntemlerin her birinin avantaj dezavantajları var. Örneğin, altını fiziksel olarak satın alıp bulundurmanın maliyeti daha düşük olabilir. Ancak, hırsızlık riski var. Vadeli altın mevduatı açıp 2019 yılı Kasım ayı itibarıyla yıllık %2’ye varan getiri oranından yararlanabilirsiniz. Ancak, sarı metal bir kriz malı. Büyük bir krizde sarı metali fiziksel olarak bankadan geri almak biraz zor olabilir. Altın ETF’si aldığınızda ise yıllık %0,75’ten başlayan yönetim gideri ödemek zorunda kalıyorsunuz. Altın madenciliği yapan bir şirkete ortak olmak eğer altın fiyatları yükselirse çok daha karlı bir yatırım olabilir. Çünkü, bu şirketlerin hisse fiyatı genellikle sarı metalin fiyatındaki artıştan daha fazla oluyor. Diğer taraftan kötü yönetilen şirketler batabilir.
Ne şekilde olursa olsun çok uzun vadeli portföy tutmayı planlıyorsanız içinde mutlaka bir miktar altın bulundurmalı diye düşünüyorum. Sarı metali portföyünüzde ne şekilde bulunduracağınız ise bireysel bir tercih olarak size kalmış.
Okuyucularıma Not
Pinti Değil Tutumluyum’a ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Bu bloğu ayakta tutabilmek ve masraflarını karşılayabilmek için bağlı linkler kullanmaya karar verdim. Eğer burada yazdıklarımın size bir değer kattığını düşünüyorsanız, aşağıdaki linklere tıklayarak bana destek olabilirsiniz.
Ya da doğrudan bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz: Buy Me a Coffee
Wise (eski adıyla TransferWise) hesabı ile yurtdışı aracı kurumlara düşük maliyetli para transferi yapmak için: Wise hesabı açın.
Interactive Brokers ile 33 ülkede yer alan 135 piyasaya 23 farklı para birimi kullanarak erişebilirsiniz. Hisse senedi, tahvil, opsiyon, futures, FX ve fon işlemlerinizi çok düşük maliyetle yapabilirsiniz. Interactive Brokers hesabınıza para transferini Türkiye’de ki Türk Lirası hesabınızdan EFT yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bunun için Interactive Brokers hesabı açın.